Zekâtın nisâbı, yani maddî imkânlardan ne kadar verdiğimizde onun mesʼûliyetinden kurtulmuş olacağımız bellidir. Fakat üzerimizdeki nîmetlerin şükür borcu ve Allah yolunda gayretin nisâbı, ancak kıyâmet gününde belli olacaktır. Bunun içindir ki müʼmin, hiçbir gayret ve fedakârlığını kâfî görmemelidir.
Nitekim Allah yolunda canını, malını, her şeyini fedakârca seferber eden ashâb-ı kirâm, o zamanın imkânsızlıkları içinde Semerkandʼa, Dağıstanʼa, Çinʼe gitti, İstanbul önlerine geldi.
Bugün ise önümüzde ne zorlu okyanuslar, ne aşılmaz dağlar, ne geçit vermez surlar var. Mazlum, mağdur, bîçâre din kardeşlerimize yardım eli uzatmak ve hidâyet mahrumlarına tebliğde bulunmak husûsunda kendi nefsimizden başka hiçbir mânîmiz, hiçbir mâzeretimiz yok!..