Mü’min, bir nîmete eriştiğinde dâimâ; “Bu, Rabbimin fazl u keremindendir.” diyerek nîmeti asıl sahibine izâfe edip şükretmelidir. Nefsânî bir şımarıklık içinde; “Ben kendi gücümle kazandım, kendi ilim ve kâbiliyetimle elde ettim.” diyerek nefsin hoyratlığına dûçâr olmak yerine; “Bütün nîmetler Sen’in lûtfundur yâ Rabbi!” hissiyâtı içinde “hiçlik” zirvesine ulaşmayı hedeflemelidir.
Unutmayalım ki Kârun, nîmetleri kendine izâfe etmesi sebebiyle kahr-ı ilâhîye dûçâr olarak servetiyle beraber yerin dibine gömüldü…