Bir rahmet toplumu olan ecdâdımız Osmanlı’da merhamet insanı o kadar inceltti ki; akıl hastalarına bile “deliler” değil “muhterem âcizler” denildi. Bu merhamet kuşlara kadar uzandı. Camilerin duvarlarına kuş yuvaları konuldu. Yaralı göçmen kuşlara hizmet eden vakıflar kuruldu.
Toplum öyle bir zarâfet ve nezâkete ulaştı ki; pencere pervazına işaret olarak konulan özel bir çiçekle o evde bir hastanın olduğunu ifade etmek kâfî idi. Artık o sokaktan satıcılar sessizce geçer, çocuklar orada gürültü etmezlerdi.
Dünün bu diğergâmlığı mı gerçek medeniyettir, yoksa bugünün vurdumduymazlığı mı?..