1995 – Temmuz, Sayı: 113, Sayfa: 020
İmanın ilk meyvesi merhamettir. Ondan uzak bir gönül zî-hayat (hayat sahibi, canlı) değildir. Her hayrın başı olan besmele ve fatiha Allah’ın -celle celâlühû- Rahman ve Rahîm (merhamet) isimleri ile başlar. Peygamberler ve velîlerin hayat hikayeleri de merhamet menkıbeleri ile doludur.
Allah’ın -celle celâlühû- ahlakı ile ahlaklanmanın en tabiî neticelerinden biri, merhamet dolu engin bir gönle sahip olmaktır. İbadetlerin, bilhassa haccın hakîkatine böyle bir gönül ile kavuşulabileceğini Mevlana -kuddise sirruh- aşağıdaki şu hikayesi ile ifade eder:
“Bir kişi hac ve umre îfası için Mekke’ye doğru sür’atle gidiyordu.”
“Her gittiği şehirde oranın ulularını araştırıyor;
“- Bu beldede basîret sahibi kim var?” diye önüne gelene soruyordu.
“Çünkü nereye sefer yaparsa yapsın, evvela Hakk dostlarını bulmanın zarureti inancı içinde idi.”
“Hakk Teala:
“Şayet bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorunuz!” buyuruyordu.”
“Musa -aleyhisselâm- dahî ledünnî ilme sahib Hızır’ı -aleyhisselâm- ziyaretle emredilmişti.”
“Bu kişi, hilal gibi süzgün, uzun boylu bir pîr gördü ki, onda velîlerin rûhaniyeti vardı.”
“Gözleri Dünya’ya âma, kalbi ise, Güneş gibiydi.”
“O kişi, o pîrin karşısına oturdu. Pîr ona;
“- Ey kişi, nereye gidiyorsun? Gurbet eşyasını nereye taşıyorsun?” dedi”
“O kişi de:
“- Hacca gitmek niyetindeyim; iki yüz dirhem de param var.” dedi.”
“Pîr o kişiye dedi ki:
“- Ey kişi! O dünyalığının bir miktarını Allah -celle celâlühû- yolundaki muhtaçlara, garîblere, bîçarelere dağıt! Onların gönüllerine gir ki; rûhunun ufku açılsın! İlk defa gönlüne haccettir! Ondan sonra rakîk bir gönülle o nazik hac yolculuğuna devam et!..”
“Çünkü Kabe, Allah’ın -celle celâlühû- hane-i birri, yani ziyareti farz olan, sevabı mücib bir beyttir. Lakin insan kalbi, bir sır hazinesidir.”
“Kabe, Azeroğlu İbrahim’in -aleyhisselâm- binasıdır. Gönül ise, “Celîl” ve “Ekber” olan Allah’ın -celle celâlühû- nazargâhıdır.”
“Eğer sende basîret varsa, gönül Kabe’sini tavaf et!.
Topraktan yapılmış sandığın Kabe’nin asıl manası gönüldür.”
“Cenab-ı Hakk, görünen, bilinen suret Kabe’sini tavaf etmeyi, kirlilikten temizlenmiş, arınmış bir gönül Kabe’si elde edesin diye sana farz kılmıştır.”
“Şunu iyi bil ki, sen Allah’ın -celle celâlühû- nazargâhı olan bir gönlü incitir, kırarsan, Kabe’ye yaya olarak da gitsen, kazandığın sevab, gönül kırmanın günahını dengeleyemez..”
“Sen varını, yoğunu, malını, mülkünü ver de bir gönül yap!.. Yap da o gönül, mezarda, o kapkara gecede sana ışık versin…”
“Allah’ın -celle celâlühû- huzûruna altın dolu binlerce keseler götürsen, Cenab-ı Hakk:
“Bize bir şey getirmek istiyorsan, kazanılmış bir gönül getir!”
“Çünkü altın, gümüş bizim için bir şey değildir. Eğer bizi ve rızamızı istiyorsan, bunun ancak bir gönül kazanmaya bağlı olduğunu unutma!..” buyurur.”
“Hakk’ın nûrunun insandaki tecellîsini görmek için kalb gözün iyice açılsın!.”
“O kişi, pîrin bu nüktelerini kavradı. Gönlü, sohbetle, merhametin esrarından bir hisse aldı. Huzur ve vecd içinde hac yolculuğuna devam etti.”
Mevlana -kuddise sirruh- bu hikayeden sonra devamla buyurur:
“Sefere çıkacağın vakit, ilahî bir hazine olan insan-ı kamil olmak talebi ile çık ki, gönlünün ufku açılsın!”
“Her kim ekin ekerse, maksadı buğday almak olur. Saman zaten buğday ile husûle gelir.”
“Saman ekersen, buğday hasıl olmaz. Öyleyse sen de insan-ı kamil, rehber-i fazıl ara; onun talibi ol!”
“Hac vakti olunca Kabe’yi ziyaret ve tavaf maksadı ile git! Bu maksatla gidersen, Mekke’nin hakîkatini görmüş olursun!..”
Mevlana’nın -kuddise sirruh- hikayede haccı misal vermesi, haccın çok nazik bir ibadet olmasındandır. Çünkü hacda, meşru olan birçok şeyler yasaklanır. Bir mahşer manzarası sergilenir. Ayet-i kerîmede insanın “refesden, yanî malayaniden, Dünya’nın boş şeylerinden korunması ihtar edilir. Bu sebepten ötürü hac yolculuğuna ruhî bir hazırlıkla çıkmalıdır.
“Namazın, orucun nafilesi gibi haccın da nafilesi vardır. Nafile yapılan hac ibadetleri hakkında cahilane tenkitler yapmak, Allah -celle celâlühû- korusun ucu küfre sarkan sözlerdir. Bunlar, cehalet homurtuları olup, ibadet lezzetinden mahrumiyetin kara ifadeleridir
Asr-ı saadetten beri nafileler, bir îman vecdi île devam ede gelmişlerdir. Heyecan ve iştiyak île yapılan nafile ibadetler kulu, Allah’a -celle celâlühû- takarrub (yakınlaşma) tecellîsine mazhar kılar. Ruhu derinleştirir. Merhamet ve cömertlik vasıfları inkişaf eder. Hakk’ın gören gözü, işiten kulağı olur, yani onların görüşleri, duyuşları, düşünüşleri ve ifadeleri artık hep ilahî nurun cereyanıdır.
Bu yükselişler, nafile ibadetlere olan muhabbet ve mahlûkata olan merhametle mümkündür. İmam-ı A’zam’ın 55 kere haccettiğini söylemek bu hususta kafî ve vâfîdir.
“Tezkîretu’l-Evliya” kitabından insanın Hakk katında değerini ifade eden bir kıssa:
Tabiînden âlim, fâzıl, muhaddis ve sûfî Abdullah bin Mübarek, haccı îfa ettikten sonra Mekke de Harem de yakaza halinde iken semadan iki melek gelir Biri diğerine:
“- Bu sene 600 bin kişi haccetti. Hepsinin haccı Şam da Ali bin Muvaffak ismindeki bir ayakkabı tamircisinin yaptığı amelin hürmetine kabul oldu. Bu kişi hacca gitmeğe niyet etti, lakin gidemedi. Onun yaptığı bir amel hürmetine bu kadar hüccacîn haccı kabul oldu ” der.
Abdullah bin Mübarek uyku île yakaza arası olan bu halden uyanınca, merak ve hayret içinde kaldı. Şam kervanı ile Şam’a gitti. O zatı bulup sordu:
“- Sen hacca gitmediğin halde ne amel işledin?”
Ali bin Muvaffak, Abdullah bin Mübarek gibi meşhur bir zatı karşısında görünce şaşırdı. Heyecanından bayıldı. Kendisine geldiğinde şöyle anlattı:
“- Otuz sene hacca gitmeyi arzu eder dururdum Eskicilikten 300 dirhem para biriktirdim. Hac yolculuğuna niyet ettim. Hamile karım:
“- Komşudan et kokuşu geliyor; bana bir parça et ister misin’?” dedi Komşuma gittim. Durumu anlattım. Komşum ağladı:
“- Yedi gün oldu ki, çocuklarım açtır… Yolda ölü bir hayvan buldum.
Ondan bir parça kestim. Şimdi onu kaynatıp onları avutuyorum. Helal bir gıda bulamaz isem, mecburî onu yedireceğim. İsterseniz vereyim, fakat bu kaynayan et, bunlara ölümle burun buruna geldikleri için helal, size ise haramdır.” dedi.
Ali bin Muvaffak devamla:
“- Bunu duyunca, sanki içimden bir parça koptu. Bin bir zorlukla biriktirdiğim bu 300 dirhemi ona verdim;
“Ya Rabbî, hac niyetimi kabul et!..” diye Rabbime iltica ettim.” dedi.
Bunun üzerine Abdullah bin Mübarek:
“Rabbim bana rüyada doğruyu bildirmiş!” dedi.
Bu hadise Rahman ve Rahîm olan Rabbimizin bize gösterdiği bir merhamet bereketidir. Rüyadaki zuhuratla hacdan misal verilmesi, ibadet hayatında da merhametin ne derece mühim bir rol oynadığını ifade etmektedir.
Diğer manada hac, beden elbisesinden sıyrılıp ruhun derinliğine kavuşabilmeye gayret ederek nefsanî kasırgalardan kurtulmağa çalışmaktır. İçli Yûnusumuz bazı beyitlerinde bu hakikati şöyle ifade eder
Ak sakallu pîr hoca
Bilemez hâli nice
Emek yimesün hacca
Bir gönül yıkar ise
Gönül Çalab’ın tahtı
Gönül Çalab’a baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise
Sırf şekille ruhî bir derinliğe ulaşılamayacağına dair Bayezîd-i Bistamî’den -kuddise sirruh- şu kıssa meşhurdur:
Müridlerinden biri:
“- Kürkünüzden bir parça verseniz de teberruken üzerimde taşısam!..”der.
Bayezîd cevaben:
“- Oğlum, sen adam olmazsan, Bayezîd’in kürküne değil, derisini yüzüp, içine girsen fayda vermez !” buyururlar.
Bayezîd-ı Bestamî -kuddise sirruh-, bir yolculuk esnasında bir ağacın altında istirahat ederler. Müteakiben yolculuğa devam ederler. Yolda torbaların üzerinde, dinlendikleri yerden geçen bir kaç karıncanın gezindiğini görürler. Onları yurtlarından mahrum etmemek ve onlara gurbet hayatı yaşatmamak için geri dönerler. Dinlendikleri yere gelir, karıncaları eski yerlerine bırakırlar.
Yaratandan ötürü yaratılana muhabbetin kamil bir tezahürü!.. Hadîs-i şerîfde buyurulur:
“Kendisinin aç kalmasını umursamayıp ölümüne sebep olan bir kadın cehenneme gitti. Susuzluktan soluyan bir köpeğe ayakkabısı ile su içiren günahkâr bir kadın da affedildi.”
Hz Ebûbekir -radıyallâhu anh- buyurur:
“Ya Rabbi! Benim vücûdumu cehennemde o kadar büyüt ki, başka kullarına orada yer kalmasın!..”
İslam’da merhamet ufkunun sonsuzluğu işte budur!
Ya Rab! Merhamet, kalplerimizin tükenmez hazînesi olsun!.. Amîn…