İlâhî muhabbette mesafe alan bir gönül, nefsânî elemleri hissetmez olur. Dünyevî ıztıraplar, tıpkı ayağa batan çakıl taşları gibi ehemmiyetsiz hâle gelir.
Yine ilâhî muhabbetin hazzı karşısında fânî ve nefsânî câzibelerin de bir değeri kalmaz. Nitekim dünya saltanatını terk ederek ilâhî aşk deryâsına dalmış olan İbrahim bin Edhem Hazretleri buyurur ki:
“İlâhî muhabbetteki vecd, lezzet ve istiğrâkımız müşahhas bir şey olsaydı; krallar onu alabilmek için bütün hazinelerini de krallıklarını da fedâ ederlerdi.”