Ramazân-ı Şerîf gibi muazzam bir mânevî kazanç mevsimine bîgâne kalanların hâli, âdeta bir define üzerinde yaşayıp da aç ölen bedbahtların durumuna benzer. Yahut bu hâl, bereketli Nisan yağmurlarında sırılsıklam ıslandığı hâlde ondan zerre kadar istifâde edemeyen sert kayalıkların nasipsizliğini hatırlatan bir mahrûmiyettir.