Nice insan, bazen bir rızık endişesi, bazen makam-mevkî meşgalesi, kimi zaman da servet, şehvet ve şöhret gibi nefsânî arzu ve ihtiraslara esir olarak bu dünyaya gönderiliş gayesi olan kulluk vazifelerini ihmal etmektedir. Hâlbuki bizler, bu dünyaya sahip olmaya değil, şâhid olmaya geldik. İbadetlerimizle, kulluk vazifelerimizle Allâh’ın yeryüzündeki şâhitleri olduğumuzu ispatlamak için dünya denilen konaktaki muvakkat misafirliğimizi yaşıyoruz. Bu misafirhânede kalıcı edâsıyla oyalanmak, dünyanın ardı arkası gelmez işlerini biz bitirecekmişiz gibi hırsa kapılıp Allâh’ın zikrinden, namazdan ve sâir kulluk vazifelerinden uzak kalmak, tevbe ve istiğfârı geleceği meçhul yarınlara ertelemek, büyük bir hüsran sebebidir.