Bu risâle çapında eserde;
Başta Peygamber Efendimiz’in, ashâb-ı kirâmın, Hak dostlarının ve ecdâdımız Osmanlı’nın;
•Hidâyetlere vesile olma heyecanını,
•Emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker vazifesine gösterdikleri iştiyâkı,
•Devrin akışından duydukları mes’ûliyeti misallerle hatırlattık.
Âhirzamanda, tebliğ vazifesini deruhte edecek bahtiyar ümmet için va‘dedilen müjdeler yer almakta.
Bu vazifeler ihmâl edilecek olursa, ümmeti bekleyen tehlike ve veballer anlatılmakta…
Orhan Gazi, oğlu Murad’a şu vasiyette bulunmuştu:
“Osmanlı’ya iki kıta üzerinde hükümrân olmak yetmez! Zira i‘lâ-yı kelimetullah dâvâsı, iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir dâvâdır! (Sen onu dünyaya taşıracaksın!)”
Bunun üzerine Sultan Murad Avrupa’ya geçti, tâ Kosova’ya kadar ilerledi.
Birinci Murad Han; Bursa’nın o kadar güzellikleri, ferahlıkları varken niye rahatını bozdu da, tâ Kosova’ya kadar gitti? Hangi gaye için kendini kurbân etti?
Elbette hidâyetlere vesile ve Hakk’a râm olmak gayesiyle…
Murad Han, Kosova’yı fethettiğinde; Fatih Sultan Mehmed Han, Bosna’yı fethettiğinde; o beldelere, İslâm’ı yaşayan tertemiz Anadolu halkı yerleştirilmişti. Böylece nasipli Arnavut, Boşnak, Makedon ve benzeri Balkan milletleri, İslâm’ın güler yüzünü temâşâ edip, mü’min şahsiyetlere hayran olarak hidâyete kavuştular.
Yayın: Yüzakı Yayınları
Dil: Türkçe
Yıl: 2019