Mü’min, mü’mine zimmetlidir. Bu sebeple günümüzde, Suriye’den evini, yurdunu, malını-mülkünü bırakarak Türkiye’mize sığınan din kardeşlerimizi, hiçbir zaman gönlümüzden çıkarmamamız îcâb eder. Zira onlar, bizler için Mekke’de evlerini bırakıp Medîne’ye hicret eden Muhâcirler gibidir. Bizlere düşen de, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanabilmek için, onlara Ensâr-ı Kirâm gibi gönüllerimizi açıp imkânlarımız nisbetinde yardımcı olmaktır. Düşünmeliyiz ki Suriyeli kardeşlerimiz bizim yerimizde olabilirdi, biz de onların yerinde olabilirdik…
Cenâb-ı Hak, bizlere güzel bir misal sadedinde, Ensâr-ı Kirâmʼın hâlini şöyle beyan etmektedir:
“Daha önceden Medîne’yi yurt edinmiş ve gönüllerine îmânı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”(el-Haşr, 9)