Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bütün müʼminleri gönül zengini kabul ederdi. Ashâb-ı kirâmdan Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ın dünyâlık olarak bir dikili taşı bile yoktu. Buna rağmen Peygamber Efendimiz ona:
“–Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde ikrâm et!” buyururdu. (Müslim, Birr, 143)
Hadîs-i şerîfin telkin ettiği başlıca hususlar:
- Komşuların birbiri üzerinde hakları vardır.
- Komşuların aralarındaki muhabbet bağını kuvvetlendirmeleri için, hediyeleşmeleri ve nezâketle ikramda bulunmaları îcâb eder.
- Yoksul komşuyu gözetmek, yalnız varlıklı insanların vazifesi değildir. Bilâkis her mü’min, kendisinden daha zor durumdaki din kardeşine imkânı ölçüsünde yardımcı olmalıdır. Peygamber Efendimiz, en fakir müʼminin dahî bir şekilde infak ehli olmasını arzu etmektedir. Nitekim Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ın çorbasına ilâve edebileceği bir bakliyâtı bile yoktu. Fakat Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona dahî infakta bulunmasını emrediyordu…