Vahyin Tekrar Başlaması

HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER


Fetret-i vahy (vahyin kesilmesi) altı ay sürdü.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, vahyin tekrar başlamasını şöyle anlatır:

“Ben (birgün) yürürken birdenbire semâdan bir ses işittim. Başımı kal­dırdım. Bir de baktım ki, Hirâ’da bana gelen melek (Cebrâîl), semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Pek ziyâde ürperdim. (Evime) dönüp:

«Beni örtün, beni örtün!» dedim.

(Ben, üzerimi örttürmüş bir hâlde iken, Cebrâîl -aleyhisselâm- geldi.) Allâh Teâlâ, (onun vâsıtasıyla bana):

يَااَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ. قُمْ فَاَنْذِرْ. وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ. وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ. وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ.

“Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)! Kalk, (artık azâb ile) inzâr et! Rabbini yücelt! (Yâni onun yüceliğini tekbîr ile terennüm eyle ve herkese bildir!) Elbiseni temizle! (Yâni zâhirini ve bâtınını temiz tut; güzel ahlâk ile ahlâklan!) Kötü şeylerden uzak dur!” (el-Müddessir, 1-5) âyetlerini inzâl buyurdu.

Artık vahiy (bundan sonra) bir daha kesilmedi.” (Buhârî, Tefsîr, 74/4, 5; Müslim, Îman, 255-258)

Allâh Teâlâ buyurur:

وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

“And olsun ki Biz, düşünüp ibret alsınlar diye vahyi birbiri ardınca yetiştirdik (vahyi aralıksız gönderdik).” (el-Kasas, 51)

Vahyin aralıksız devâm etmesi de, Kur’ân-ı Kerîm’in îcâzındandır. Zîrâ bütün in­sanların bir araya gelerek ve yardıma çağırabilecekleri herkesi de çağırarak bir âyetini bile meydana getiremeyecekleri ulvîlikteki âyetlerin, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e peşpeşe nâzil olması, Kur’ân-ı Kerîm’in vahiy mahsûlü olduğunu kat’î bir sûrette ispat etmektedir. Bu, ona aslâ beşerî bir müdâhale olmadığının da en bâriz bir delîlidir.

Diğer taraftan en küçük bir şiir kitabının bile bin bir gayret ve yoğun mesâîler netîcesinde teşekkül etmekte olduğu mâlumdur. Üstelik ne kadar titizlik gösterilse de beşer mahsûlü olan bu tip eserlerin kusursuz olabileceğini iddiâ etmek de mümkün değildir. Ancak ilâhî vahiyde böyle bir husus söz konusu olmayıp, o, ilk şekliyle bâkî, sayısız mûcizeyi muhtevî ve bütün beşerî nok­sanlıklardan münezzeh bir kelâm olarak lutfedilmiştir. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’in hakkāni­yet ve yüceliğini ifâdeye kâfîdir.

***

Müddessir Sûresi’nin inzâli ile birlikte Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, istirahat etmek üzere yattığı yerden hemen kalktı. Hazret-i Hatîce -radıyallâhu anhâ- vâlidemiz, meseleyi bilmediği için şaşırdı:

“–Niçin kalktınız, dinlenmediniz?” dedi.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise:

“–Artık dinlenme vakti geçti!” buyurdular ve yeni gelen vahyi bildirdiler.

***

Cebrâîl -aleyhisselâm- vahyin geldiği ilk günlerde Peygamber Efendimiz’e abdest almayı ve namaz kılmayı öğretti. Allâh Teâlâ, Rasûlü’nün gönlüne hoş gelecek bir ibâdeti emretmekle O’nu sevindirmiş ve yüzünü güldürmüştü.

Âlemlerin Efendisi, büyük bir sevinç içinde evine döndü. Allâh’ın kendisine olan büyük ikrâmını zevcesine haber verdi ve ona da abdest alıp namaz kılmayı öğretti.[1]


[1] İbn-i İshâk, s. 117; İbn-i Hişâm, I, 262-263.


HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER