Hazret-i Hatîce ile İzdivâcı

HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER


Meysere, Şam seyahati esnâsında gördüğü hârikulâde hâdiseleri, Peygamber Efendimiz’in sûret ve sîret güzelliklerini ve müstesnâ hâllerini, dönüşte Hazret-i Hâtîce’ye tafsilâtlı bir şekilde anlattı. Bunun üzerine Hatîce vâlidemizde Âlemlerin Efendisi ile evlenme isteği hâsıl oldu.

Hazret-i Hâtîce’nin arkadaşı Nefîse bint-i Ümeyye, bu izdivâcın nasıl geliştiğini şöyle anlatır:

“Hatîce bint-i Huveylid, becerikli, gayretli, sağlam karakterli ve şerefli bir hanım idi. Kavminin erkekleri onunla evlenmek için can atarlardı. Lâkin Hazret-i Hâtîce, Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in karakter ve şahsiyetine hayrandı. Hazret-i Muhammed -aleyhisselâm- Şam ticâretinden döndükten sonra Hatîce, kendisiyle evlenmek isteyip istemeyeceğini anlamak maksadıyla beni O’na gönderdi:

«−Ey Muhammed! Sen niçin evlenmiyorsun?» diye sordum.

«−Maddî imkânım yokken nasıl evlenebilirim?» dedi.

«−Eğer imkânın olsa mal, şeref ve güzellik sâhibi bir kimse ile evlenir misin?» diye sordum.

«−Kim bu hanım?» dedi.

«−Hatîce!» dedim.

«−Sence bu mümkün mü?» dedi.

«−Orasını bana bırak!» dedim.

«−O hâlde, ben de senin dediğini yaparım!» dedi.

Hemen gidip durumu Hatîce’ye bildirdim.” (İbn-i Sa’d, I, 131)

Hazret-i Hatîce, Nefîse Hâtun’un müjdesi üzerine Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e izdivac teklifinde bulundu. Âlemlerin Efendisi bu durumu amcası Ebû Tâlib’e haber verdi. Ebû Tâlib, Hazret-i Hatîce’nin amcası Amr bin Esed’e gitti ve dünürlükte bulundu.

Ebû Tâlib ve Hazret-i Hatîce’nin amcaoğlu Varaka bin Nevfel, karşılıklı nikâh hutbesi okudular. Daha sonra Hazret-i Hatîce’nin amcası Amr, ayağa kalkarak:

“–Ey Kureyş cemaati! Şâhit olunuz ki ben, Hatîce bint-i Huveylid’i Muhammed bin Abdullâh’a nikâhladım!” dedi.[1]

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazret-i Hatîce’ye mehir olarak 20 genç deve verdi.[2]

Varlık Nûru, evlendiğinde 25 yaşlarında bulunuyordu. Tâlihli ve asîl kadın Hazret-i Hatîce ise, Varlık Nûru’ndan on beş yaş büyük, çocuklu ve dul bir hanımdı.

Hazret-i Hatîce vâlidemiz, malı ve canı ile Peygamber Efendimiz’e yeni bir güç kaynağı oldu.

Şerefli bir âileye mensûb olan Hazret-i Hatîce’ye yüksek ahlâkı sebebiyle İslâm’dan önce “Afîfe” ve “Tâhire”, İslâm’dan sonra da “Hatîcetü’l-Kübrâ” denilmiştir.[3]

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Zamanının en hayırlı kadını Meryem bint-i İmrân idi. Bu zamanın en hayırlı kadını da Hatîce bint-i Huveylid’dir.” buyurmuştur. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 69)

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu izdivâcı, O’nun nefsânî arzularına meyleden bir kimse olmadığını, hattâ bunlara hiç değer vermediğini açıkça ortaya koymaktadır. Şâyet öyle olsaydı, Allâh Rasûlü’nün kendinden yaşça büyük dul ve çocuklu bir hanımla değil, daha genç bir kimseyle evlenmesi îcâb ederdi. Fakat Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, evleneceği kadında gençlik, güzellik gibi fânî husûsiyetler yerine; şeref, fazîlet ve güzel ahlâk gibi ulvî hasletler aramıştır.


[1] Diyarbekrî, I, 264; Ya’kûbî, II, 20.

[2] İbn-i Hişâm, I, 206; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, I, 23.

[3] İbn-i Sa’d, VIII, 14-15.


HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER