Peygamber Efendimiz’in Pâk Nesebi

HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER


Peygamberimiz’in babası Hazret-i Abdullâh, annesi Hazret-i Âmine’dir. O’nun mübârek soyu Hazret-i İsmâîl’in oğlu Kayzar sülâlesinin en şereflisi olan Adnân’a kadar uzanır.[1]

Peygamberimiz’in büyük dedesi olan Adnân, İsmâîl -aleyhisselâm-’ın soyundandır.[2] Adnân’ın oğlu Meadd’ın Îsâ -aleyhisselâm-’ın muâsırı olduğu nakledilir.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Kureyş kabîlesi içinde, gerek baba ve gerek ana yönünden, en temiz ve en şerefli bir âileye mensuptur. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, nesebinin nezîh ve pâk oluşu hakkında şöyle buyurmuştur:

“Ben, câhiliye devrinin kötülüklerinden hiçbir şey bulaşmaksızın, ana ve babamdan meydana geldim. Ben, tâ Âdem’den babama ve anneme gelinceye kadar hep nikâh mahsûlü olarak meydana geldim, aslâ zînâdan meydana gelmedim!” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 260)

O’nun bir ism-i şerîfi de Mustafâ’dır. Bu isim, şu târihî ıstıfâyı, yâni seçilip süzülmeyi ifâde eder:

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mensûb olduğu topluluk ne za­man ikiye ayrılsa, Allâh Teâlâ, Rasûlü’nü en hayırlı toplulukta bulundurmuştur. O’nun varlığı aydınlatan nûru, Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’dan beri en temiz anne ve babalar­dan teselsül ettirilerek kendisine intikâl etmiştir.[3]

İbn-i Abbâs Hazretleri, Şuarâ Sûresi’nin 219. âyetini, bu mânâyı ifâde ederek şöyle tefsîr etmiştir:

“Sen, yâni nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılarak Sana intikâl etmiştir.” (Kurtubî, XIII, 144, Heysemî, VIII, 214 )

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu husûsu hadîs-i şerîflerinde şöyle dile getirmiştir:

“Ben, Âdemoğulları’nın en hayırlı ve en temiz olanlarından, devirden devire, âileden âileye geçerek, nihâyet şu içinde bulunduğum âileden vücûda getirildim!” (Buhârî, Menâkıb, 23)

“Allâh Teâlâ İbrâhîmoğulları’ndan İsmâîl’i seçti. İsmâîloğulları’ndan Kinâneoğulla­rı’nı seçti. Kinâneoğulları’ndan Kureyş’i seçti. Kureyş’ten Hâşimoğulları’nı seçti. Hâşimoğulları’ndan Abdülmuttaliboğulları’nı seçti. Abdülmuttaliboğulları’ndan da beni seçti.” (Müslim, Fedâil, 1; Tirmizî, Menâkıb, 1)

Büyük İslâm âlimi İbn-i Haldun, Peygamber Efendimiz’in nesebinin bu kadar sarîh ve tafsîlatlı bir şekilde bilinmesi ve asâletle devâm edegelmesi husûsunda şöyle demektedir:

“Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den başka hiçbir kulun, ne nesebi bu derece mazbuttur ne de Âdem -aleyhisselâm-’dan kendilerine gelinceye kadar, soy asâleti kesintisiz bir şekilde devâm etmiştir. Bu, Allâh Teâlâ’nın Habîb-i Edîbi’ne husûsî bir ikrâmıdır.” (İbn-i Haldun, I, 115)


[1] Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in neseb-i şerîfleri şöyledir: Muhammed bin Abdullâh bin Abdulmuttalib bin Hâşim bin Abdi Menâf bin Kusayy bin Kilâb bin Mürre bin Ka’b bin Lüey bin Gâlib bin Fihr bin Mâlik bin Nadr bin Kinâne bin Huzeyme bin Müdrike bin İlyas bin Mudar bin Nizâr bin Meadd bin Adnân. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 28; İbn-i Hişâm, I, 1-3; İbn-i Sa’d, I, 55-56)

[2] Bkz. İbn-i Hişâm, I, 1, 5.

[3] Bkz. Ahmed, I, 210.


HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 1 [Mekke Devri] | İÇİNDEKİLER