İnsan, sıfât-ı ilâhiyyenin kâmil tecellîlerine ve İlâhî hitâba nâil olmuş, Rabbine halîfe olma istîdâdıyla yaratılmıştır. Bu bakımdan, zübde-i âlem (kâinâtın gözbebeği) olarak Rabbinden bir sır taşımaktadır. Dolayısıyla, işlediği günahlar, onun kıymetini ne derecede düşürürse düşürsün, özündeki değer bâkîdir.
İnsana işte bu perspektiften bakan tasavvuf; gönlün, maddî-mânevî kirlerden arınıp güzel ahlâk ve vasıfları kazanma, dîni, özüne uygun bir keyfiyette ihlâs ve feyizle yaşayabilme gayretidir. Bu itibarla tasavvuf, sırf aklın çözmeye kâfî gelmediği maddî veya mânevî hâdiselerdeki sırrî oluşlar, hikmetler ve yüce muammâları kuşatıcı bir görüş olgunluğuna ulaşmaktır. Gönlün, sonsuz rûhânî hazlara meftûn olmak sûretiyle, önünde âdetâ bir ayak bağı olan nefs engelini bertaraf etmeye çalışmaktır. Yâni tasavvuf, öncelikle rûhun hapsedilmiş olduğu bedenin nefsânî temâyüllerini aşmaktır. Daha sonra ise bütün hâdiselerin özündeki sırrî hakikatleri ve o hakikatlerin de arkasında cereyân eden ibret ve hikmet safhalarını ârifâne bir üslûb ile temâşâ edebilmeyi sağlayan birtakım bilgiler, mânevî hâller, kalbı duyuşlar, sünûhatlar ve tecellîlerdir.
Yayın: Erkam Yayınları
Dil: Türkçe
Yıl: 2002