Bir mü’min kulun gönlü, Rasûlullâh -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem-’e ne kadar muhabbetle dolarsa, o kadar azâb-ı ilâhîden uzaklaşmış olur. Bu, Cenâb-ı Hakk’ın yüce bir vaadidir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “(Ey Rasûlüm!) Sen onların içinde iken Allâh, onlara azâb edecek değildir!..” (el-Enfâl, 33)...
Allâh Rasûlü -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem-; Nebî, Rasûl, Habîbullah, Fahr-i Âlem, Rasûl-i Ekrem gibi hürmetkâr ve muhabbet dolu ifâdelerle yâd edilmeli, ism-i şerîfi her zikredildiği anda O’na tam bir teslîmiyetle salât ü selâm getirilmelidir....
Bugün nâil olduğumuz îman topluluğu, asr-ı saâdetin kudsî mîrâsının bereketidir. Bizler, artık sahâbî olma imkânına sâhip değiliz. Ancak âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere “onlara güzellikle tâbî olan” (et-Tevbe, 100) mü’minlerden olup Hak Teâlâ’nın rızâsına nâil olma imkânımız bâkîdir....
Âkıbetini düşünen her akıl sahibi, kolayca anlar ki, sonsuz isteklere, zevk u safâlara, gel-geç fânî sevdalara bir sınır çizmek, muhabbetleri ilâhî maksada yönlendirmek, yaratılış gâyesinin zarûretidir....
İnsan, bu imtihan âleminde muhabbet ettiği varlığın buna liyakati nispetinde bir netice elde eder. Bu demektir ki, sonsuz bir muhabbet kabiliyeti ile yaratılmış olan insan kalbi, fıtrî olan sevme temâyül ve vasfını ancak Cenâb-ı Hakk’a yönelttiği takdirde muhabbette kemâle ulaşabilir!...
Vâsıl-ı ilallâh olabilmenin sırrı, Allâh’ın kitabına ve Varlık Nuru’nun sünnet-i seniyyesine, yâni yüksek ahlak ve davranışlarına hulûsi kalb ile yakınlaşabilmek, Allâh ve Rasûlü’nün sevdiklerine muhabbet, zıtlarına da nefretledir....
Muhabbetin Allâh’a yöneltilmesi, önce nûr-i Muhammedî’yi, sonra Hazret-i Peygamber’in muazzez varlığını, Hak dostlarını, daha sonra da bir hûni gibi genişleyerek Allah katında makbûl her varlığı, makbûliyet derecelerine göre sevmeyi îcâb ettirir....
Kurban bayramı bize infak fazîletini hatırlatan en güzel bir bayramdır. Bu infakta iki türlü istifâde söz konusudur. Birincisi; yapılan ikram ve ihsanlarla fakir, garip ve yoksul kardeşlerimizin sevindirilmesi, ikincisi de din kardeşliğinin pekişmesidir. Din kardeşliği üzerimize farzdır. Hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyâmet günü Arş-ı Âlâ’nın altında gölgelenecek olan yedi sınıftan biri......
Dünyâ, ezelle ebed arasında rûhun bir gurbet diyârıdır. Bayram, sürûr ve ıztıraplarla dolu bu gurbet âleminde Rabbin kullarına ihsân ettiği bir sürûr günüdür. Bu sürûr gününde bir mü’mine yakışan; Kimsesizlerin, sahipsizlerin yanı başında olarak gönüllerini hoş etmek ve Cenâb-ı Hakk’ın vermiş olduğu imkanları onların istifâdesine sunmaktır....
Kurban husûsunda Allâh dostlarının gösterdiği tâzîm ne kadar ibretlidir: Sâmi Efendi Hazretleri ve rahmetli pederim Mûsâ Efendi -kuddise sirruh-, kurban keserken çok hassas davranırlardı. Bir çukura iki kurban kestirmezlerdi. Hayvanın gözünü bağlatırlardı. Hayvanı kesileceği yere iterek kakarak sürükletmezler, şâyet küçükbaş bir kurban ise, kucağa alınarak rıfk ve mülâyemetle götürülmesini isterlerdi.......
Kurban Bayramınız Mübarek Olsun… Diğer ibâdetlerde olduğu gibi kurbanı da makbûl kılan, kalbin ameli olan niyettir. Bu husustaki fermân-ı ilâhî çok nettir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Onların ne etleri ne de kanları Allâh’a ulaşır; fakat O’na sadece takvânız ulaşır.” (el-Hac, 37) Âyet-i kerîmeden de anlaşılacağı üzere kurban kesmediği takdirde etrafın ayıplamasından......
Hazret-i Peygamber’e muhabbetin en güzel ve mânâlı tezâhürü, O’na ittibâdır. “Seven sevdiğinin her şeyini sever” düstûrunca Habîb-i Kibriyâ’ya fiilen ve hâlen ittibâ şarttır. Ayrıca Rasûlullâh Efendimiz’e muhabbet, mâsivâdan herhangi bir varlığa temâyüldeki tehlikelerden de münezzehtir....