DİNLE
DİĞER İZLEME ADRESİ
İNDİR
Günümüzde bazı çevrelerde İslâm’ı anlayıp yaşamak için Kur’ân’ın yeterli olduğu, dolayısıyla Sünnet’e/hadîse lüzum olmadığı söyleniyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?
Efendim bu tabi, nasıl Hristiyanlık Pavlos tarafından içi boşaltıldı, arkadan Yehova şahitleri tarafından tamamen bütün dînî hükümler iptal edildi, aynı şekilde İslâm’ı da bilinmeyen, gözükmeyen bir güç bu duruma doğru sürüklüyor. Kasıt; dînin içini boşaltma. Nasıl Hristiyanlık bir rozet hâline geldi, din olmaktan çıktı; İslâm’ı da o hâle getirmek istiyorlar.
Cenâb-ı Hak 33 yerde, –İmam Ahmed ibni Hanbel buyuruyor- Allâh’a itaat, Allah Rasûlü’ne itaat buyruluyor, iki itaat, beraber…”
Rasûlullah Efendimiz, Kur’ân’ın -23 senelik nebevî hayatıyla- bir tefsiri mâhiyetinde.
Biz namazı, orucu, bütün ibadetleri, muâmelâtı, hak-hukuku, O’nun şeyiyle öğreniyoruz. O’nsuz nasıl bir din olabilir?..
Cenâb-ı Hak:
مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَ
(“Kim Rasûlüʼne itaat ederse Allâhʼa itaat etmiş olur.” [en-Nisâ, 80]) buyuruyor. Allah Rasûlü’ne itaat, Allâh’a itaattir buyruluyor.
“O, kendi hevâsından konuşmaz…” (en-Necm, 3-4) buyuruyor Kur’ân-ı Kerîm.
Yine, A‘râf Sûresi’nde:
“…Peygamber onlara; iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri helâl kılar, pis şeyleri haram kılar…” buyruluyor. (el-A‘râf, 157; ayr. bkz. et-Tevbe, 29)
Yine:
“…Peygamber size ne verdiyse onu alın; neyi de yasakladıysa sakının…” (el-Haşr, 7) buyruluyor.
Yine buyruluyor:
“De ki: Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın…” (Âl-i İmrân, 31)
Kur’ân ve Sünnet, birbirinden ayrılamaz iki esastır. Kur’ân’ın tefsiri de, Efendimiz’in hâl ve davranışlarıyladır.
Tabi bu, kasıtlı olan bir hâdise. Meselâ bir misal vereyim, meselâ Kur’ân-ı Kerîm’de ölü eti yemek yasak, haram. E balık yiyorsun! Neyle bunu öğreniyorsun? Balığın müstesnâ olduğunu Sünnet-i Seniyye ile öğreniyorsun.
Zaten Rasûlullah Efendimiz bu hâlin olacağını daha evvel bildirdi. Meselâ Ahmed ibni Hanbel’in, Ebû Dâvud’un şeyinde, Efendimiz buyuruyor ki:
“Şunu biliniz ki bana Kur’ân-ı Kerîm ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun; koltuğuna kurulan karnı tok bir adamın: «Siz sadece şu Kur’ân’a sarılın! Onda bulduğunuz helâli helâl, haramı da haram kabul ediniz yeter!» diyeceği (günler) yakındır…” buyuruyor. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 5/4604; Ahmed, IV, 131) Mûcizevî bir hadîs-i şerîf…
Yine Efendimiz buyuruyor:
“Ey İbn-i Ömer! (Yani Abdullah’a.) Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin etindir, (kemiğindir), kanındır. Dînini kimden öğrendiğine iyi dikkat et! Dînî ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al, sağa-sola meyledenlerden alma!” (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, el-Medînetü’l-Münevvere, el-Mektebetü’l-İlmiyye, s. 121)
Yine, Abdullah bin Deylemî diyor ki:
“Bana ulaştığına göre dînin yok olup gitmesi, Sünnet’in terkiyle başlayacaktır. Halatın tel tel çözülüp nihayetinde tamamen kopması gibi, din de sünnetlerin bir bir terk edilmesiyle elden gidecektir.” (Dârimî, Mukaddime, 16/98)
Onun için kardeşler, bunun bir, kasıtlı bir hâdise olduğunu unutmayalım. Onun için Sünnet-i Seniyye’ye çok dikkat edeceğiz.
Sünnet düşmanlarının hedefi, İslâm’ın içini boşaltmaktır.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor ki:
“İki emânet bırakıyorum; Kitap ve Sünnet’imdir.” buyuruyor. (Bkz. Hakim, I, 171/318)
Hristiyanlık aynı böyle (tahrif olmaya) başladı.
Meselâ Abdülehad Efendi var. Bu, Hristiyanlığın en eski nüshalarını, o Pavlos’un mektuplarını filân inceleyen kişi. Müslüman oluyor bu Abdülehad Efendi. müslüman olunca Abdülehad ismini alıyor. Diyor:
“Hristiyanlık ilk defa diyor, ibadet olarak da şöyle bozuldu. (Akāidi zaten konsiller tayin etti. Diğer taraftan da şöyle bozuldu:)
–Sünnet kaldırıldı yerine vaftiz geldi,
–Namaz kaldırıldı yerine âyin geldi,
–Oruç kaldırıldı yerine perhiz geldi.”
Böylece Hristiyanlık ilâhî bir din olmaktan çıktı, tahrif oldu, bozuldu. Bir hayat nizâmı olmaktan çıkarılıp bir marka hâline geldi. Günümüzde Yehova Şahitleri neredeyse Hristiyanlığın hükmünü tamamen sona erdirmiş durumda.
Buna misaller çok. Yani din rahatsız ettiği zaman hemen karşı çıkılıyor. Meselâ o Yunan’da, Sokrates (Sokrat) “Allah birdir.” dedi. Birtakım, tevhid akidesine ait hükümler bildirince, Atina Konsili hemen karşı çıktı ve Sokrat’a zehir içirildi. Çünkü din, rahatsız etti onları.
Velhâsıl bazı kesimlerde kasıtlı olarak bu Sünnet’in rahatsız edilmesi var. Gaye, dînin içini boşaltmak…